Denize girmek için ideal deniz suyu sıcaklığı genellikle 22°C ile 26°C arasındadır; bu aralık vücut ısısını dengede tutarken ferahlatıcı bir yüzme deneyimi sunar. Ancak suyun "yeterince sıcak" olup olmadığı, kişinin yaşına, sağlık durumuna ve yüzme amacına göre değişkenlik gösterir. Birçok tatilci için 25°C civarı sular mükemmel bir konfor sağlasa da, soğuk suya dayanıklılığı olanlar veya sporcular için daha düşük sıcaklıklar tercih edilebilir. Bu yazıda, farklı yaş grupları için en uygun değerleri, sıcaklığın vücut üzerindeki etkilerini ve deniz suyunun ısınmasını etkileyen temel unsurları detaylıca inceleyerek güvenli bir deniz keyfi için bilmeniz gerekenleri ele alacağız.
İdeal deniz suyu sıcaklığı, insan vücudunun ortalama 36.5-37 derece olan iç sıcaklığı ile dış çevre arasındaki ısı alışverişinin en dengeli olduğu noktadır. Genel kabul görmüş değerlere göre, çoğu insan için konfor sınırı 22 dereceden başlar. Suyun sıcaklığı bu seviyenin altına düştüğünde vücut daha fazla enerji harcayarak ısı üretmeye çalışır, bu da yorgunluk hissini hızlandırabilir.
Bebeklerin ve küçük çocukların cilt yüzey alanı vücut kitlelerine oranla yetişkinlerden daha fazladır ve yağ tabakaları daha incedir. Bu durum, onların yetişkinlere göre çok daha hızlı ısı kaybetmelerine neden olur. Bebekler için deniz suyu sıcaklığının en az 26-27°C, ideal olarak ise 28-29°C olması önerilir.
Yetişkin bireyler için 22-25°C arası sıcaklıklar, hem ferahlamak hem de uzun süre yüzebilmek adına en dengeli aralıktır. Ancak yaş ilerledikçe metabolizma hızı yavaşlar ve dolaşım sistemi hassaslaşır. Bu nedenle yaşlı bireylerin 24°C ve üzerindeki suları tercih etmesi, kas kramplarını ve ani tansiyon değişimlerini önlemek adına daha sağlıklıdır.
Genç yetişkinler, vücut dirençlerine bağlı olarak 18-20 derecelik sulara kısa süreliğine girebilirler. Ancak genel konfor ve yüzme keyfi açısından 23 derece, Türkiye kıyıları için "altın standart" olarak kabul edilir. Yaşlı bireylerde ise suyun çok sıcak (30°C+) olması kalp üzerinde ekstra yük oluşturabileceği için dikkatli olunmalıdır.
Profesyonel yüzücüler ve açık su sporcuları, vücutlarının hareket halindeyken ürettiği yüksek ısıyı dağıtabilmek için daha serin suları tercih ederler. Uluslararası Yüzme Federasyonu (FINA) standartlarına göre, açık su müsabakalarında su sıcaklığının 16°C ile 31°C arasında olması gerekir; ancak en verimli performans genellikle 18-22°C arasında alınır.
Bu nedenle, antrenman veya yarış öncesinde su sıcaklığı mutlaka ölçülmeli ve sporcuların bu sıcaklığa adaptasyon süreçleri göz önünde bulundurulmalıdır.

Deniz suyunun sıcaklığı sadece konforunuzu değil, doğrudan biyolojik süreçlerinizi de etkiler. Su, havaya göre ısıyı 25 kat daha hızlı ilettiği için suyun içindeyken vücut ısınız hızla çevreye transfer olur. Bu durum, suyun sıcaklığına göre vücudun farklı savunma veya rahatlama mekanizmalarını devreye sokmasına neden olur.
22 derecenin altındaki su sıcaklıkları çoğu tatilci için "serin" veya "soğuk" olarak tanımlanır. 15-18 derece arası sular "çok soğuk" sınıfına girer ve bu sulara ani giriş yapmak "soğuk şoku" riskini beraberinde getirir. Soğuk suyla temas eden ciltteki damarlar büzülür (vazokonstrüksiyon) ve kan iç organlara yönelir.
Özellikle kronik kalp rahatsızlığı olan kişilerin 20 derecenin altındaki sulara çok dikkatli ve yavaş girmesi önerilir.
Bu aralık, insan fizyolojisi için en uyumlu ve keyifli deniz suyu sıcaklığıdır. Vücut, bu sıcaklıktaki bir suda hareket halindeyken ürettiği ısıyı mükemmel bir şekilde dışarı atabilir, ancak aynı zamanda aşırı ısı kaybı yaşamaz.
Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında yaz aylarında genellikle bu sıcaklıklar hakimdir, bu da bölgeyi turizm açısından cazip kılar.
27 derece ve üzerindeki sular "hamam suyu" olarak tabir edilen, serinletici etkisini yitirmiş sulardır. Özellikle tropikal bölgelerde veya Antalya gibi illerin Ağustos aylarında görülen bu sıcaklıklar, vücudu soğutmak yerine daha fazla ısıtabilir.
Bu sıcaklıklarda yüzerken bol su tüketmek ve güneş çarpmasına karşı ekstra dikkatli olmak gerekir.
Deniz suyu sıcaklığı sabit bir değer olmayıp, gökyüzündeki olaylardan denizin altındaki topoğrafyaya kadar birçok etkene bağlı olarak sürekli değişim gösterir. Bir gün girdiğiniz suyun ertesi gün farklı hissettirmesinin temelinde bu dinamik faktörler yatar.
Denizler, karalara göre daha geç ısınır ve daha geç soğur. Bu nedenle deniz suyu sıcaklığı, hava sıcaklığını yaklaşık bir ay geriden takip eder. Örneğin, Haziran ayında hava çok sıcak olsa da deniz suyu henüz kışın etkisinden tam çıkmamış olabilir.
Bu faktörler birleştiğinde, aynı gün içerisinde farklı bölgelerde 5-10 derecelik sıcaklık farkları gözlemlenebilir.
Denizin derinliği, ısının ne kadar hızlı yayıldığını belirler. Sığ kıyılarda güneş ışınları zemine kadar ulaşabildiği için su çok daha hızlı ısınır. Buna karşın, derinliğin aniden arttığı yerlerde alt katmanlardaki soğuk su yüzeydeki sıcak suyla karışarak sıcaklığı dengeler.
Koylar gibi kapalı ve derinliği az olan alanlar, rüzgar ve akıntıdan daha az etkilendiği için genellikle açık denizlere göre daha sıcaktır.
Soğuk suda yüzmek, hazırlıklı olmayan vücutlar için ciddi sağlık sorunlarını tetikleyebilir. En büyük risklerden biri olan "soğuk şoku", suya girildiği anda kontrolsüz nefes alıp vermeye ve kalp krizine yol açabilir. Su sıcaklığı 15 derecenin altındaysa, kaslar hızla işlevini kaybeder ve bu durum yüzme becerisi olan birinin bile batmasına neden olabilir. Ayrıca uzun süre soğuk suda kalmak, vücut iç ısısının 35 derecenin altına düşmesiyle karakterize edilen hipotermiye davetiye çıkarır; bu durum kafa karışıklığı, koordinasyon kaybı ve bilinç kapanmasıyla sonuçlanabilir.
Çoğu insan sıcak denizi sevse de, 30 dereceye yaklaşan ve aşan sıcaklıklar bazı riskler taşır. Yüksek sıcaklıktaki deniz suyu, serinletici etkisini kaybederek vücudun termoregülasyonunu zorlaştırır ve bu durum özellikle yaşlılar ile kalp hastalarında tansiyon dengesizliklerine yol açar. Ayrıca, sıcak sular deniz analarının ve zararlı bakterilerin (örneğin Vibrio türleri) çoğalması için ideal bir ortamdır. Su sıcaklığı arttıkça suyun içindeki çözünmüş oksijen miktarı azalır; bu hem deniz ekosistemini olumsuz etkiler hem de yüzücülerin kendilerini daha bitkin hissetmelerine neden olur.
Türkiye'nin üç tarafının farklı özelliklere sahip denizlerle çevrili olması, mevsimlere göre büyük bir çeşitlilik sunar. Akdeniz kıyıları yaz aylarında 28-30°C'ye kadar çıkarken, Karadeniz daha serin kalarak 23-25°C bandında seyreder. Ege Denizi ise genellikle 23-26°C arası ideal sıcaklıkları sunmasıyla bilinir. Kış aylarında ise tüm denizlerde sıcaklıklar belirgin şekilde düşer; Akdeniz 16-18°C civarında kalırken, Karadeniz 7-10°C seviyelerine kadar gerileyebilir.
Özetle, denize girmek için en uygun sıcaklık kişisel tercihlere ve fiziksel duruma göre değişse de, genel sağlık ve konfor için 22-26 derece arası idealdir. Bebekler ve yaşlılar için daha sıcak sular tercih edilmeli, soğuk suya girerken ise vücut kademeli olarak alıştırılmalıdır. Deniz suyunun mevsimsel, coğrafi ve derinlik faktörlerine göre değiştiği unutulmamalı ve her zaman vücudun verdiği tepkiler önemsenmelidir.
1954’te Sacettin Akaydın tarafından kurulan Akaydın Şemsiye, küçük bir çadır ve branda atölyesinden Türkiye’nin önde gelen şemsiye üreticilerinden biri haline gelmiştir. Rıfat ve Suat Akaydın kardeşlerin öncülüğünde büyüyen firma, bugün Çekmeköy’deki beş katlı tesisinde üretim yapmaktadır. 2009’da Suncool markasıyla markalaşan Akaydın Şemsiye, 2011’den bu yana fuarlarda yer almakta, ihracatı ve özgün tasarımlarıyla sektörde öncü konumunu sürdürmektedir.